top of page

Avrupalı ve Müslüman Aliya İzzetbegoviç

Güncelleme tarihi: 15 Tem 2022

Köprüleri ırmaklarımızdan önce halkımızın ruhlarına inşa etmeliyiz…”

Aliya İzzetbegoviç


Dr. Halit Çil’in “Aliya İzzetbegoviç Özgür ve Bilge Lider” eserini okurken, kendi hayatınıza ait, hayata dair, yaşadığımız dünyaya dair o kadar çok kapı bulacaksınız ki eminim şaşıracaksınız… Aliya İzzetbegoviç’in hayatında ki en zor anı, herkesin Bosna için “Geleceksiz günler” diye düşündüğü zamanlarda hangi umuda sarıldığını, savaşta bile sansüre izin vermediğini ve çok daha etkileyici birçok anıyı bu kitapta okuyacaksınız.


Eserin birinci bölümünde Aliya İzzetbegoviç’in bilge tarafını, entelektüel kişiliğini, bilgi ve İman anlayışını, İslâm ve ahlak bilincini, nasıl insan merkezli ilerlediğini, kültür ve medeniyete ne kadar önem verdiğini detaylı olarak bulacak ve hayran olacaksınız. İkinci bölümde ise Lider Aliya İzzetbegoviç’i, vizyon ve aksiyon adamı Aliya İzzetbegoviç’i, özgür ve cesur ruh Aliya İzzetbegoviç’i, siyaset adamı Aliya İzzetbegoviç’i ve Aliya İzzetbegoviç’in adalet anlayışını okuyacaksınız.


“Hayat, inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.”


İnsanın fiziki dünya ile beraber metafizik dünya algısının olmasını önemseyen Aliya İzzetbegoviç için din vazgeçilmezdir. Kuran’ın ilk gönderilen ayetinin “İkra!” olmasında ve bu sözde güçlü bir çağrı vardır, der. Çünkü ayet şu şekilde devam etmektedir: “Rabb’inin adıyla oku!” Öyleyse öğrenme, soylu bir tefekkürdür. Allah’ın dünyada ki işaretlerini okumaya çalışmaktır. Bizim baktığımız dünya salt bir tabiat değil, Allah tarafından yaratılmış bir sanat eseridir… Her an Yaratıcı ile bağ kurmanın pratik simgesi olarak Besmeleyi önemsemiş, her hayırlı işe bu kelimeyle başlamanın anahtar rolünü şöyle ifade etmiştir:


“Kurucular Kurulu’nda ki konuşmama Besmele ile başladım. Bunu iki nedenle yaptım: Öncelikle, çok samimi bir biçimde her şeye kâdir Olan’a bize yardım etmesi için dua ediyordum; ikinci olarak da O, dini özgürlüğün açık bir işaretiydi.”


Kaybedeceğimi bilsem de doğru olanı yaparım


Bu ateşleyici kavram Aliya İzzetbegoviç’in dilinde şöyle yer bulmuştur: “Kaybedeceğimi bilsem de doğru olanı yaparım… Bardağın boş tarafını ben de görüyorum, ancak problem onların sadece boş tarafa bakmaları ve bardağın tamamını görememeleri.” İnsanı ilgilendiren her meselede İslâmî duruşunu sergilemiş, modern zamanda Müslümanın örnekliğini somutlaştırmıştır. Aliya için her insan değerlidir. Tıpkı Kur’an’ın ifadesiyle her insanın halife adayı olması gibi. Millet tabii ki bir akrabalık bağına dayalıdır. İslâm ise ruh, hukuk ve ahlaka dayalı bir bağdır. Müslümanlar rengi değil insanı görürler. Renk önemli değildir ve insan hakkında hiçbir şey söylenemez. İslâm beyaz ırka da siyah ırka da dolayısıyla tüm renklere uyar. Ailesine ve aile kurumuna çok düşkün olan Aliya İzzetbegoviç, severek evlendiği ve âşık olduğu eşini daima anmış, kızları ve torunları üzerinden kadınları anlamaya çalışmıştır.


Avrupa’da doğup büyüyen ve orada yöneticilik yapan Aliya İzzetbegoviç, Batı’yı çok iyi biliyor, kodlarını tanıyordu. Bir Müslüman ve Doğu’yu çok iyi tanıyan biri olarak, her iki kutbu sağlıklı okuma ve karşılaştırma yeteneği vardı. O, insanları rengine, coğrafyasına, inancına göre ayrıma tabi tutmaz, medeniyete göre temel bir ayrım olduğunu düşünürdü. Ben Avrupalı bir Müslümanım ve bu tanımdan da gayet memnunum, derdi. Aliya İzzetbegoviç’in bilgelik yönünü tamamlayan ve geliştiren, devlet başkanı olarak küçük ve güçsüz Bosna’sını kurtlar sofrasında hayatta tutup devleştiren, Avrupa’nın göbeğinde İslâm’ı yeşertip büyüten onun üstün liderlik yönüdür. Gençliğinden itibaren baskılara maruz kalmış, hapishanelerle hürriyeti sınırlandırılmış biri olarak Aliya İzzetbegoviç için fikir hürriyeti oldukça önemli olmuştur. Bir cumhurbaşkanı olarak savaş ortamında bile sansüre izin vermemiştir.


Dünyayı şaşırtan mücadele


Aliya İzzetbegoviç bu dehşet dolu savaşla ilgili olarak akla mantığa sığabilecek hiçbir açıklaması olmayan üç başlıktan söz eder. Bunlar: Bosna’nın üstüne çöken vahşet, dünyanın bu vahşete karşı kayıtsızlığı, nasıl olup da bizim direnç gösterebildiğimiz… Bosna-Hersek’te işgal dönemlerinde Sırpların yaptığı katliamlar, tecavüzler ve işkenceler, tüm bunlara karşılık Aliya İzzetbegoviç’in “Onlar bizim öğretmenimiz değil biz onlara asla aynı şekilde cevap vermeyeceğiz.” sözünün bende ki etkisini size yazarak aktarabilmem mümkün değil, okuyarak öğrenmenizi mutlaka öneririm.


Aliya İzzetbegoviç, onlara dayatılmış bu savaşta dünyayı iki kez şaşırttı, ilk şaşkınlığı oluşturan İzzetbegoviç ve halkının direnişiydi. İkinci şaşkınlık, mücadelelerinin politik yanına ilişkindi. Zulümlerin yarattığı dehşet ve kendi kökleşmiş önyargıları nedeniyle dünya onlardan misilleme bekledi. Bu olmadı. Tersine onlar dinsel ve ulusal bir hoşgörü üzerine temellerini kurmuş bir toplum olduklarını ilan ettiler. Bosna’nın barış ortamına dönmesi için âdeta insanüstü bir gayret gösteren Aliya İzzetbegoviç, 21 Kasım 1995 günü saat 11.40’da Başkan Clinton Beyaz Saray’da sayısız gazetecinin önünde Bosna Hersek’te barışa ulaşıldığını ilan ettiğinde ideal olmasa da sabırla mücadelesinin sonucunu almıştı.

2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page